Yeniçeri Ocağında istihdam edilmek üzere esirlerden yahut devşirme usulüyle Hıristiyanlardan toplanan çocuklara verilen addı. “Acemi oğlanlar” tabiri lügat mânâsı ile alışkın olmayan demektir. Bugün bile bir işe yeni başlayanlar hakkında kullanılan bu tabir için değerli araştırmacı Osman Ergin “Maarif Tarihi”ne yazdığı bir haşiyede şu izahatı veriyor: “Her millet yabancılara kendi aralarında söylenenden başka bir ad vermiştir. Mesela Yunanlılar Yunanlı olmayana Metek, Romalılar Romalı olmayanlara barbar dedikleri gibi Araplar da Araptan başka milletlere Acem derlerdi. Biz, Türkler ise Türk’ten başkasına “yâd” deriz. Yâd il yabancı memleket, yâd er yabancı adam demektir. Yad yerine tat da kullanılır. Bu takdirde tat el de tat er de denilir. Hatta tatar tabiri bundan gelir, derler. Halifenin (Arap alan ve olmayan milletlerin, hükümdarlarının mevlâsı, yani efendisi, en büyüğü olduğu) mânâsını gösteren bu cümlede Acem kelimesi tam yerinde kullanılmıştır. Araplar bu kelimenin ismi mensubunda acem veya acemi derler. Acemi tabirinde bir yabancılık mefhumu bulunduğu gibi her yabancı kimse yeni geldiği bir muhitin, yeni giriştiği bir işin, yeni başladığı bir sanatın tabiatıyla yabancısı olacağından bu kelimenin çerçevesi biraz genişleyerek müptedi, cahil, iş bilmez manalarına gelmeye başlamıştır. İşte yabancı milletlerden esir alınan yahut yabancı unsurlardan devşirilen kimseler icin, millet ve meslek itibariyle Türk-İslam unsuruna ve milletine yabancı oldukları için bunlara bu bakımdan acemi denilmiştir. Acemi tabirinin mânâsı zamanla biraz daha genişleyerek bugün bile bir sanata, bir mesleğe, bir işe yeni başlayana acemi denilmekte olduğu gibi asker ocağına yeni gelen, askeri talim ve terbiyeyi henüz öğrenmemiş olan kimselere de acemi nefer denilmektedir.
Türkçede önceleri kelimenin bu son aldığı mânâlar tor ve torlak tabiriyle ifade edilirdi.
Tor at, acemi at demektir. Torlak Kemal, Simavna kadısı oğlu Bedreddin’in isyanında adı geçen bir şahıstır. Acemi kelimesi Osmanlı Türkçesine girdikten sonra bu Türkçe kelimeler şehir ve kasabalarda yazı ve konuşma dilinden çıkarıldı, ancak köylerde halk dilinde kalabildi. Oğul kelimesinin çoğulu olduğu da ileri sürülen oğlan tabiri “Kamus-ı Türki”de şöyle izah olunmuştur: 1) Erkek çocuk, uşak, gulam, puser. 2) Henüz tüyü gelmemiş genç erkek, delikanlı, at oğlanı, seyis yamağı, iç oğlanı, vaktiyle hareme girer çıkar, baliğ olmamış küçük hizmetçi, kapı oğlanı, kapı çukadan yamağı, sefaretlerde tercüman muavini.
Acemi oğlanları kâmilen Hıristiyan idiler. Fakat bu meyanda Bosna halkı, Müslüman oldukları hal de, onlardan devşirme usulüyle acemioğlanı alınırdı. Bu da kendi arzularıyla vuku bulmuştu. Bosna ve Hersek halkına bu imtiyazı veren Fatih Sultân Mehmed’di.
Acemi oğlanı, kırk evde bir hesabiyle devşirilirdi. Alınan oğlanların yaşları, bazı kayıtlara göre, 14 ile 18, bir takımlarına nazaran 15 ile 20 arasındaydı. Sultân Ahmed zamanında ismini yazmayarak yalnız yeniçeri ocağında bulunanlardan olduğunu söylemekle iktifa eden biri tarafından yazılmış olan çok kıymetli “Esas-ı Nizam-ı Yeniçeri” adlı yazma eserde (Süleymaniye kütüphanesinde Esat Efendi’nin kitapları arasında No. 2068) acemi oğlanı teşkilatının Birinci Murat zamanında başladığı yazılıdır.