Birçok kaynak Âgâhi’nin 1874’te Sivas’ın Şarkışla ilçesinin Kılıççı köyünde doğduğu hususunda birleşmektedir. 1916’da 42 yaşında vefat etmiştir. Babası Malatya’nın Arapkir ilçesinin Mestmur köyünden olan Hamza Kâhya’dır. Hamza bilinmeyen bir sebepten dolayı Orta Anadolu’ya göçmüş, Şarkışla’nın Hardal köyüne gelmiştir.
Söylendiğine göre; Gürcistan’ın Darvaz eyaletinden Sivas’a göç eden Mihrali Bey, Hamza Kâhya’ya pek dirlik vermemiş ve zor kullanarak çiftliğine el koymuştur. Bunun üzerine Hamza Kâhya, buralarda fazla duramamış, bir müddet Alaçayır, Kaymak ve Fakılı köylerinde kalmıştır. Hamza Kâhya, bir ara Yozgat’ın köylerine gitmeyi düşünmüş, ancak sonra bu isteğinden vazgeçmiştir. Kılıççı’ya yerleşmeye karar vermiştir. Civarda “Arapkirlioğuları” olarak bilinen bu sülâle, soyadı kanunundan sonra (1934) “Gerçek” soyadını almıştır.
Âgâhî’nin Fakılı köyünde doğduğu ve daha kundaktayken ailesinin Kılıççı’ya göç ettiği söylenir. Kaynaklarda ise Âgâhî’nin Kılıççı’da doğduğu kaydedilmiştir. Hamza Kâhya, kısa zamanda köyün zenginleri arasına girmiş, hatırı sayılır bir servet edinmiştir. Altı kız, üç erkek olmak üzere dokuz çocuğu olmuştur. En küçük çocuk Veliyüddin’dir.
Agâhî’nin çocukluğu köydeki diğer yaşıtları gibi hayvan otlatmakla, çift-çubuk işlerine yardım etmekle geçti. Delikanlılık çağına gelince Hardal Köyü yakınlarındaki Kerem Ali Baba Tekkesi dervîşlerinden asıl adı Mahmud olan Zileli Vacit’le tanıştı. Dervîş Mahmud güzel bağlama çalan, âşıklık geleneğini, halk şiirini bilen, tasavvuf konularında donanımlı bir zattı. Agâhî âşık geleneğini, eski âşıkların deyişlerini ve bu kültürün inceliklerini Dervîş Mahmud’tan dersler alarak öğrendi. Dervîş Mahmud’tan öğrendiği usta malı âşıkların deyişlerini söyleyerek deneyim kazandı. Belli bir olgunluğa eriştikten sonra kendine ait şiirler söyleyerek ozan kervanına katıldı. Şiirlerindeki güçlü anlatımla da ozanlar arsında kendine iyi bir yer edindi. İlk şiirlerinde Veli mahlasını kullandı. Daha sonra ölünceye dek kullandığı Agâhî mahlasını aldı.
(Altınok, http://aleviocaklari.de)
Âgâhî, Bektaşî tarikatine girer. Mürşîdi olan İsmail Hakkı Baba, Velî’ye “Âgâhî” mahlasını verir. Âgâh; “bilgili, haberli, uyanık” anlamına gelir. Âgâhî, çoğu zaman Alevî inancını ve esaslarını dile getirmiştir. Sık sık Hz. Ali ve Hünkâr Hacı Bektaş Velî’ye bağlılığı ifade etmiş, bunları tam bir teslimiyet içinde samimi duygularla söylemiştir. Hz. Ali’ye aşk derecesinde bağlıdır, Hz. Ali’ye karşı muhabbet besleyenler için yüce duygular içindedir:
Muhibb-i Ali’yi ateşe yakmam
Âgâhî cehennem ateşi olsam
Âgâhî, Bektaşî Tekkesi’nin dervîşlerinden olan İbrahim Dervîş’in yani Vacit mahlasıyla şiirler söyleyen zatın yakın dostudur. Vacit, aslen Zileli olup Hardal köyü yakınındaki İsmail Hakkı Baba’nın postnişîni olan Kerem
Ali Baba’nın mürididir.
Âgâhî, Cavid’e sık sık selâmlar ve mektuplar göndermekten geri durmaz, onu göremediği zaman dertlenir:
Dost eline giden sail dur eğlen
Muhabbetnamenin sırası geldi
Mevlâ’yı seversen hemen bir eğlen
Şimdilik gönlüme burası geldi
…
Hakk’ın emri ile dünyâya geldim
Muhammed’e “kâlû beli” diyerek
Yâ Ali kapına kurbana geldim
Kabul et kulunun kulu diyerek
Yine sen bilirsin benim hâlimden
İnayet merhamet Sultân Balım’dan
Zikrin fikrin gitmez oldu dilimden
Vird ederim Ali Ali diyerek
(Kaya, 2009, 1-31)