İslam tasavvufunun inceliklerini sadelikle, derinlikle ve hiçbir dar kalıp içerisine düşmeden dile getiren Yunus Emre, büyük bir mutasavvıf halk şairidir. İnsana çok değer veren, bütün insanlara bir göz ile bakan büyük bir Müslüman-Türk sûfîsi olan Yunus Emre, hayat ve ölümü, kâinatı “mutlak varlık” esasına göre izah etmiş; Allah, ilahî aşk, varlık yokluk, hayat ölüm meseleleri üzerinde durmuş; dünyânın fâniliği, ilimle gerçeğe erişilemeyeceği gibi hususları dile getirmiştir. İslâmî tasavvuf görüşünü çok sade, fakat çok derin olarak en güzel şekilde anlatan Yunus Emre, Türk edebiyatının en büyük şairlerindendir.
Yunus Emre XIII. yüzyılda Anadolu’da yeni bir edebiyat dilinin (Batı Türkçesi yazı dilinin) doğuşunda en mühim rolü oynayanlardan biridir. Eski Anadolu Türkçesi denilen bu devrenin en büyük temsilcilerinden olan şairimiz, dilimizi son derece güzel kullanıp işleyen, geliştiren büyük bir sanatkârdır. Dili eşsiz bir kudret ve hünerle kullanan Yunus’un şiirlerinde Türkçe en güzel şeklini almıştır. Dilimizin millî sesini, millî çehresini ve dehasını o devirde en iyi aksettiren sanatkâr Yunus Emre’dir. Onun dili en güzel, en halis Türkçedir. Yunus halkın dilini en canlı, en ışıklı ve en sıcak şekilde kullanmıştır. Türkçenin bir edebiyat ve kültür dili olmasında Yunus’un hizmeti son derece büyüktür. Bu dil, İslâmî Türk medeniyetinin o devirde taşıdığı bütün zenginliği içine alan ve aksettiren millî bir dildir. Türk halkının bütün duygu, heyecan ve düşüncelerini, bütün iç zenginliğini en iyi şekilde verebildiği için de son derece samimi ve bizdendir. Yunus sade bir dil kullandığından halk, O’nu yüzyıllar boyunca severek okumuştur. Bugün de severek okumaktadır. Türk milleti Yunus’ta kendi öz dilini ve kendi İç dünyâsını bulmaktadır.
Yunus Emre’nin Risâletü’n-Nushiyye ve Dîvân olmak üzere İki eseri bilinmektedir. Dîvân, 300-350 kadar şiirden meydana geliyor. Fakat ona isnat edilen şiirlerin sayısı bini geçmektedir. Buna sebep, kendisinden sonra birkaç Yunus’un daha gelmesidir. Gerek bunların şiirleri, gerek başkalarının mahlas değiştirilerek alınan şiirleri Yunus Emre’ye mal edilmiş ve Dîvân büyütülmüştür. Gerçek Yunus’un şiirleri ile öbürlerininkini ayırmak pek de güç değildir. Arada dil, üslup, ifade, eda, tavır ve öz bakımlarından pek çok fark vardır. Yalnız XIV. yüzyılın sonu ile XV. yüzyılın başında Bursa’da yaşamış olan Âşık Yunus’un şiirleri dil, üslup ve öz bakımından asıl Yunus Emre’ninkilere çok yakındır; bunları birbirinden ayırmak bir hayli zordur.
Yunus Emre Dîvânı eski harflerle taş basması olarak birkaç kere neşredilmiştir. Eski naşirler, Dîvân’da başka Yunusların şiirlerinin de bulunduğunun farkına varmışlardır. Nitekim kitabın başına bu Dîvân’ın, Yunus Emre ile onun müridi Âşık Yunus’un şiirlerini ihtiva ettiği kaydını koymuşlardır. Yunus Dîvânı’nın bu eski harfli yayınları pek çok yanlışlar taşımaktadır.
Burhan Ümit Toprak tarafından yeni harflerle ilk defa 1933 yılında üç cilt hâlinde bastırılan Yunus Emre Dîvânı (sonradan birkaç kere kısaltılarak tek cilt hâlinde baskıları da yapılmıştır), seçilmiş ve tertip edilmiş sahih bir nüsha olmakla beraber, Yunus Emre sevgi ve şevkini uyandırdığı için faydalı olmuştur. Yunus Emre Dîvânı’nın ciddi sayılabilecek ilk yayımı Abdülbâki Gölpınarlı tarafından 1943’te yapılmıştır. Fakat, bu neşirde nüsha farkları ilmî şekilde gösterilmediği gibi, nüsha farklarının alınmasında uygun ve doğru olmayan birçok tercihler de bulunmakta, ayrıca yanlış okuyuşlar ve eski Anadolu Türkçesi bakımından hatalar da gözükmektedir.
İşidün iy yarenler kıymetlü nesnedür ışk
Değmelere bitinmez hürmetlü nesnedür ışk
Hem cefâdur hem safâ Hamza’yı atdı Kaf’a
Işk iledür Mustafâ devletlü nesnedür ışk
Tağa düşer kül eyler gönüllere yol eyler
Sultânları kul eyler hikmetlü nesnedür ışk
Kime kim ışk urdı ok gussayıla kaygu yok
Feryâdıla âhı çok firkatlü nesnedür ışk
Denizleri kaynadur mevce gelür oynadur
Kayaları söyledür kuvvetlü nesnedür ışk
Âkilleri şaşurur deryâlara düşürür
Nice ciğer bişirür key odlu nesnedür ışk
Miskin Yûnus neylesün derdin kime söylesün
Varsun dostı toylasun lezzetlü nesnedür ışk
(Gölpınarlı, Yunus Emre:)