1895’te Arnavutluk’ta Levkovik şehrinde doğmuştur. Babası Şahin Efendidir. “Tepedelenli Ali Paşa zamanında Arnavutluk’ta on beş yaşındaki gençlerin yetiştirildiği Dervîş Koleji’nden Selim Rûhî Baba, Tahir Baba ve Amerika’daki Bektâşî Tarikatı’nın son temsilcilerinden Receb Baba’yla birlikte mezun olmuştur. (Yılmaz 1999, 27) Priştine’deki Bektaşî tekkesinin post-nişîni Şaban Baba’ya hitaben yazılan mektup üzerine ondan nasip almıştır.
Mürşîdinin izniyle Hacı Bektaş Velî’nin makâmını ziyaret için Anadolu’ya gelmiştir. Bir süre 1922-1923 senelerinde Tarsus’taki tekkenin mürşîdi Hakk’a yürüdüğü için burada irşad hizmetinde bulunmuştur. Daha sonra Kerbelâ ve Necef-i Eşref ’i ziyaret maksadıyla yeniden yola koyulmuştur. Sonra tekrar Mısır’a dönmüştür. Ahmed Sırrı Baba, Salih Niyâzi Baba’dan 1935 yılında halifelik almış, 30 Ocak 1949 yılında ise dedebaba olarak seçilmiştir (Gümüşoğlu, 2016, 200)
Daha sonra Kahire’deki Bektâşî Dergâhı’na giderek, orada görev yapmıştır ve Türkiye’ye dönüşünde Kral Faruk’la arasındaki ilişkileri nedeniyle, taşkın ve asabî hareketleri vardır. Şeker hastalığına yakalanır. Mısır’da iken kangren oldu ve tedavi için Receb Baba’yla Amerika’ya gider. Orada bacakları kesilir ve yetmiş beş yaşında İstanbul’da vefat eder. Özellikle kabir taşlarının okunmasında ustaydı. Çünkü bu konuda Arnavutluk’taki Dervîş Koleji’nde eğitim almıştı.” (Yılmaz, 1999, 27)
Sırrî Baba / Dede, Mısır’a Kaygusuz dergâhına 1913’te Şaban Baba ile birlikte gitmiş orada postnişîn Mehmet Lûtfi Baba’dan dervîş kisvesi giymiştir. Sonra Pîrevi’ne gelip (Hacıbektaş’ta) gelip (Hacıbektaş’ta) Salih Niyâzi Dedebaba’dan mücerredlik nasîbi almış, iki yıl orada kalmıştır. Kendi yazmış olduğu yarısı Türkçe yarısı Arapça, Mısır’da Bektaşîlik tarihinden söz eden ufak bir risalede Mehmed Lûtfı Babanın Receb 1342 hicride (1924 M.) kendisine icazet vererek baba yaptığını ve kendisini vekil ve velîaht atadığını kaydetmektedir.
Sırrî Dede’nin önemli hatıralarını Noyan Dedebaba’nın kendi kaleminden öğreniyoruz: Ahmed Sırrî Baba / Dede, belge içerisinde belirtilen tarihler, kısmen hicri kısmen miladi olarak yazılmıştır. Dergâhlar kapandıktan sonra ise Türkiye’den nasip alanların adı kaydedilmemiştir. Ahmed Sırrı Baba’nın Mısır, Tarsus, Yunanistan, Makedonya, İstanbul ve Tire’de de meydan açarak hizmette bulunduğu tespit edilmiştir. Dahası, Mahmut Fahri Paşa’ya kendi sarayında nasip verilmesi, dervîşlik ve mürşîdlik hizmetini Ahmed Sırrı Baba’nın kendisinin yapmış olması ilginçtir ve genel uygulamaya uygun değildir. Nedeni ise tespit edilememiştir. Ayrıca yaptığımız araştırmalarda, o dönemi yaşayan kişilerden aldığımız bilgilerden şu sonuca varmaktayız: Ahmed Sırrı Baba, 1950 yılında Türkiye’ye gelip iki yıl kalmıştır. Bektaşî babası kıyafetiyle dolaşması yasa gereği yasak olduğundan sokakta dolaşmaması için İstanbul Kadıköy’de şimdi itfaiyenin olduğu yerde bir çiftlik evinde kaldıktan sonra rahatsızlığı nedeniyle, Çamlıca’da bir köşkte bir süre misafir edilmiştir. Daha sonra bir süre de İzmir Tire’deki dergâhta yaşadıktan sonra, 05.10.1952 tarihinde Göztepe Şair Arşi caddesi Üç Köşkler adıyla bilinen yerde, muhabbet için kurulan bir sofrada, Bektaşî âyini açıldığı suçlamasıyla 18 gün tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılıp yurtdışına gönderilmiştir (Milliyet gazetesi, 05.10.1952).
Son zamanlarda Mısır’daki dergâhı Nâsır Hükümeti kapatmış, Ahmed Sırrı Baba da hastalanmış, meflûç bir halde bir Muhibbe Bacı’nın evinde bakılmış ve 1964 yılında Hakk’a yürümüştür. Lokma Töreni Tire’de Horasanlı Ali Baba Dergâhı’nda yapılmıştır (Gümüşoğlu, 2016, 204).
Sırrî Dede, kendisinin Türkiye’ye geldiği zaman dedebaba olduğunu iddia etmektedir. Bedri Noyan ise 1966 yılı Ekim ayında yaptığı bir gezide Yugoslavya’da Yakova Bektaşî dergâhı post-nişîni Halîfe Kâzım Bakali Baba ile de görüştüğü zaman “Sırrı Baba’nın bu şekilde davranışlarının duyulduğunun, kendisini Dedebaba olarak tanıtmış olmasının büyük bir hata ve gerçekdışılık olduğunun söylendiğini belirtir. (Noyan, VI,16)
Sırrî Baba / Dede pek çok kişiye nasip vermiş ve rehber olmuştur. İkrar verenlerden 18 kişinin muharrem ayında, 34 kişinin Nevruz, 8 kişinin Kurban Bayramı gecesi ve kalan diğerlerinin ise farklı aylarda nasip aldığı veya dervîşlik törenlerinin yapıldığı görülmektedir. İlgili belgeden anlaşıldığına göre toplam olarak Mehmed Lütfi Baba’nın 64 kişiye, Ahmed Sırrı Baba’nın ise 86 kişiye mürşîdlik yaptığı anlaşılmaktadır. (Gümüşoğlu, 2016, 204)