Bektaşîler arasında “baba”lık makâmının üzerinde bulunan makâm sahibine “dede” denilirken, günümüzde Babagân Bektaşîleri bu “Dede” yerine “halîfebaba” tabirini kullanmayı tercih etmektedirler. Ancak bu unvan klasik Bektaşî tekkelerinin hemen hemen tamamındaki mezar taşlarında “dede” biçiminde nakşedilmiştir. Şahkulu Sultan Dergâhı kabristanındaki mezar taşlarında İsmail Baba olarak kayıtlı olan İsmail babaerenler el yazması kitabın ilk sayfasındaki şecerede İsmail Dede olarak kaydedilmiştir. Örneğin: “Benim dedem Şahkulu Sultân postnişîni Seyyid İsmâîl Dede, Dedesi Mustafa Dede, Mustafa Dedenin Dedesi Sultân Ulu Ali Baba” denilmektedir. Yine aynı dergahtaki başka bir mezar taşında Ali Dede unvanı vardır. Bunun örneklerini diğer dergahlardaki kayıtlarla çoğaltmak mümkündür: Antalya iline bağlı Elmalı ilçesinde bulunan Abdal Musa Tekkesi postnişîni Halil Dede’nin ve Bayram Baba’nın kabirlerinde de benzer ibareler bulunmaktadır. Abdal Musa Dergahının Babagân Bektaşi dergâhı olduğu kesindir. Elhac Mehmed Baba’nın ve postnişîn İbrahim Dede’nin kabri de buradadır ve dede unvanlı mezar taşlarında “postnişîn” unvanları kayıtlıdır. Dede unvanlı mürşitlerin, postnişîn yani o tekkenin en yüksek makâmına sahip kişileri oldukları apaçıktır. Dede bütün Bektaşîlik dünyasında yaşayan 12 kişiyle sınırlıdır. Çelebi kolunda hem dede hem de baba görevleri bulunmakta ve bu görevleri yürütenlerin her ikisi de cem yönetebilmektedir.
Osmanlı döneminde halîfebabalar mühürlerine “an halîfe-i Hazret-i Pîr” (Hazret-i Pîr’in halifeleririnden) yazısını kazıtırlardı. Bu da onların Hacı Bektaş Velî’yi temsil ettiklerinin işaretiydi.