Ama sünnet ve farzların bir tekini terk edenlerin durumları farklıdır. İlk sünnetten düşen tâlib ihtiyaç ile kabul edilmelidir. İkincisinden düşen tâlibe sitem / sopa vurulmalı (ya da azarlanmalı) iki akçe tercüman ceza verilmelidir. Üçüncü sünnetten düşen tâlibe üç sitemle birlikte gâzilere üç akçe, halifeye bir akçe vermelidir. İlk farzdan düşen tâlibe üç sitem vurup, üç akçe gâzilere tercüman, bir akçe halîfeye, beş akçe de Hacı Bektaş’a nezr olmak üzere alınmalıdır. İkinci farzdan düşen tâlibe yedi sitem vurulup, yedi akçe gâzilere, üç akçe halifeye ve on akçe Hacı Bektaş’a nezr olarak alınmalıdır. Üçüncü farzdan düşen tâlibe dokuz sitem vurup on akçe gâzilere, yedi akçe halîfeye, on altı akçe Hacı Bektaş’a nezredilmelidir. Dördüncü farzdan düşen tâlibe dokuz sitem vurup, on yedi akçe gâzilere, on akçe halîfeye ve kırk akçe Hacı Bektaş’a nezredilmesi gereklidir. Tövbeden dönmüş, musahip hakkını cem-i ceme buyurmamış olanların günahı aynıdır. Bunlara kırk yedi sitem vurulup, otuz dört akçe gâzilere, on dokuz akçe halifeye, yetmiş dokuz akçe Hacı Bektaş’a nezredilmelidir. Bu farzlardan düşen özünü evliyaya yetirmelidir. Evliyanın kabul etmediğine ise derman olmaz. Eğer evliya kabul ederse evini ve malını miras etmelidir. İmam Cafer, her tâlibin erkânına yönelmesini istemektedir.
Her kim evliyaya tâlip olup rehbere ikrar verip, kendi bilgisinden geçip, özünü şeyhinin rızasına bağlarsa, ‘emrü bi’l-ma’ruf ve nehyü ani’l-münker’ doğrultusunda rıza gösterirse, onun ikrarı saftır(temizidir). Bir kimse dille kelime-i şahadet getirdiği halde gönlünde şüphe varsa o kimsenin Müslümanlığına gerçek denilmez, taklit denilir. Tarikatta da bir kimse ikrar edip ikrarı ve mürşîd emri hilafına davranırsa, aynı hükümdedir. Sevdiğini Allah için sever, yerdiğini Allah için yerer, dostuna dost düşmanına düşman olursa, ‘emrü bi’l-ma’ruf ve nehyü ani’l-münker’ doğrultusunda bir inanca sahip olmuş olur. Evliyanın emrine karşı çıkan, ‘zor emir’ diye düşünen hor ve merduttur / reddedilmiştir, sürgünlüğü hak etmiştir, melundur / lanetlidir. Ahdinde vefa gösterenler gıybet etmemelidir, sırrını keşfedip ikrarlarında devamlı olmalıdır. Dervîş tarikat guslü ile guslünü tamamlamadığı sürece, ‘tevhide’ girmemelidir… Dervîş günden güne yolunda ilerleme kaydetmelidir. İniş gösterirse çalışıp tekrar terakkîye / ilerlemeye başlamalıdır. Tâlibin ilmi, ilm-i meşayıh / şeyhlerin ilmi olmalıdır. İlimsiz amelin / eylemin / işin faydası yoktur. Şeriat ilmine sahip olmalı ve onu ‘şeriat donunu’ üzerine giymelidir. Hilm / ağırbaşlılık ile sırrını sıradan insanlardan gizlemelidir. Bu sırrın saklanması İmam Ali’nin tavrını devam ettirmektir. Keşfetme / açma / meydana çıkarma büyük günahlardandır. Allah da insanların bütün günahlarını ayan beyan bildiği halde keşfetmez / açıklamaz. Şeraiti tamamlayan, oradan tarikata ayak basmalıdır. Tarikatte itikat saf, irade kuvvetli olmalıdır. Mürebbinin / terbiye edicinin emrini gözetip, edep üzerine olup, tarikat hükümlerini eksiksiz yerine getirip, âdâb-ı tarikate dikkat etmelidir. Bu kişi böylelikle tarikattan marifete kolaylıkla geçebilir. Marifetsiz adam susuz yere benzer, susuz yerde de ne ot biter ne ağaç biter. Bir yerde ağaç bitiyorsa ondan meyve husule gelir. Ondan insan lezzet duyar. Marifetten maksat, murat Hak talanın didarıdır / yüzüdür. Peygamberimiz ‘Ahiret, dünya ehline, dünya ahiret ehline haramdır, her ikisi de ehlullaha haramdır’ buyurur.
Yirmisekiz soru-cevap biçiminde günümüze kadar aktarılan inanç esasları da şöyledir:
“1. Tevhid,
- adl,
- emanet,
- emr-i bi’l-ma’ruf,
- nehy-i ani’l-münker,
- tevellâ,
- teberra
8. Kimin oğlusun? Yol oğluyum - Yol kimindir? Muhammed Mustafa- Aliyyü’l-Murtaza’nındır,
- Muhammed-Ali yolu nedir? Şeriat, tarikat, hakikattir,
- Taç ve hırka ilkin kime gelmiştir? Âdem Safiyullah’a, Nuh Nebiyullah’a, İbrahim Halilullah’a geldi,
- Rengi nasıldır? Yeşildir,
- Muhammed Mustafa’ya kisvet / kıyafet nice geldi? Ak geldi, Hz. Ali’ye kırmızı geldi,
- Tacın farzı nedir? Sohbet-i Pîrdir,
- Tacın sünneti nedir? Hizmet-i Pîrdir,
- Tacın vâcibi nedir? Tövbe üzere bulunmaktır,
- Tacın aslı nedir? İstiğfardır,
18. Tacın kıvrımı nedir? Yaman / kötü işlerden kesilip iyi işlere ulaşmaktır. - Tacın kapısı nedir? Halifedir,
- Tacın asabası / sinirleri nedir? Pîrdir,
- Tacın içi nedir? Tacın içi nurdur, Taşrası nedir? Düvazdeh / on iki imamdır,
- Tacın terkleri nedir? Zikr-i Haktır,
- Tacın asabası nedir? Terk-i sâhîdir / hata işleyeni terktir, Hz. Ali yaramaz işlerden men eylemiştir,
- Tacın penbesi / pamuğu nedir? Tevekkül-i Hak’tır,
- Tacın astarı nedir? Kefendir. 26. Tacın hayatı nedir? Hak yoluna baş koymaktır,
- Tacın mematı / ölümü nedir? Niyâza baş eğdirmedir, 28. Tacı yırtılmış kişi merduttur / aforoz edilmiştir,
Bunları bilmek pîrlere, halifelere, imadlara / dikmelere, mürebbilere, bütün erkâna “beli” deyip ikrar edenlere farz-ı ayndır. Bu suallere tamam cevap verenlerin ikrarı sahihtir.
Tarikatin altı farzı vardır:
- Sehavet,
- marifet,
- yakîn,
- sabır,
- tevekkül,
- tefekkür. Bu farzları mürid kendi halince tefekkür ve muhasebe etmelidir / iyice düşünüp değerlendirmelidir.
Yine altı şey farzdır:
1. İlm; yani, nesnelerin aslını, ilm-i İlahiyi, veçh-i İlahîyi, kendi özünü ve tarikatte lazım olan erkânı, dinini, mezhebini, rehberini bilmek. Vech-i Âdem ve ilmü’l-esmâyı bilmek,
- hilm,
- rıza: her kazaya rıza gösterip âdemiyetliği / insanlığı öğrenmektir,
4. şâkir, - zâkir; Hakkı ve kendini zikretmektir,
- uzlet; fenâfîllah ve vuslattır.
Tarikatte yine altı nesne farzdır:
- İradet,
- icâzet,
3. zühd, - takvâ,
- kanaat, icâbet.
Altı şey daha farzdır:
- İhsan,
- zikr,
- şükr,
- terk,
- havf,
- zevk.
1925-1928 arasında kaleme alındığı zannedilen bir yazma defterde ise bu 28 esas bazı değişikliklerle aktarılmaktadır: “1. Tevhid, 2. adl, 3. niyayet, 4. emanet, 5. emr-i marûf, 6. nehy-i a’nil münker, 7. tevellâ, 8. teberrâ, 9. Sorsalar kimin oğlusun: Yol oğluyum, 10. Yol kimindir? Muhammed Ali’nindir, 11. Ali yolu nedir? Şeriat, tarikat, hakikat, marifettir.
12. Hz. Muhammed’e kaç taç geldi? Beş taç geldi. 13. Bunlar nasıldı? Ak, yeşil, siyah, kırmızı, ve aselî / bal rengi. Akı daima giyerdi. Yeşili mirac-ı ruhani eyledikçe giyerdi. Kırmızıyı Hz. Ali’ye mübarek eliyle giydirdi. Aseli Hz. Ali’nin eline verip “senin elin benim elimdir, var Veys’e elinle giydir” dedi. 14. Taç ve hırka evvel kime geldi? Adem Safi’ye, Nuh nebiye, İbrahim Halil’e geldi. 15. Tacın fahrı nedir? Muhabbet-i Pîrdir. 16. Tacın sırrı nedir? Hizmet-i Pîrdir. 17. Tacın aslı nedir? Mağfiret. 18. Fer’i nedir? Yaman işten kesilip yahşi iş işlemektir. 19. Tacın kapısı nedir? Mürşîd. 20. Tacın esası nedir? Pîrdir. 21. Tacın seyri nedir? Tarik-i Evliyadır. 22. Tacın şartı nedir? Düvazdeh imamdır. 23. Tacın terkleri nedir? Hakdır. 24. Tacın terkleri neye delildir? Şah-ı velayetin ‘işleyin’ dediğini işleyip ‘işlemeyin’ dediğini işlememeye. 25. Tacın pîri nedir? Mürşîd-i nefestir. 26. Tacın ihtiyacı nedir? Kfz.(?) 27. Tacın hayatı nedir? Başa koymaktır. 28. Tacın mematı nedir? Yere koymaktır.” (SK-İİH-RL-1243, 67,68).
Bu dervîşlik esasları farklı farklı tasniflerle ve bazen kimi farklılıklarla sunulmaktadır. Bir başka Bektaşî el yazmasında yukarıdaki umdelerle benzer hususlar soru cevap halinde sunulmaktadır:
“Eğer pîrin kimdir diye sorulsa cevap şu olmalıdır: Hz. Peygamber (as) hadis-i şerîfinde buyurmuştur “İnsan benzediği kavimdendir” Pîrinle senin aranda ne nişan / işaret vardır diye sorulsa şu cevap verilmelidir: Tevellâ ve teberra vardır. Pîrinle senin aranda bağlı olan nedir diye sorulsa şu cevap verilmelidir: Şedde-i şah, telkin-i pîrân ve ahd-i miyan-bend bağlıdır. Şedde nedir diye sorulsa şu cevap verilmelidir: Teslim olmaktır yol içinde ahdine vefa etmektir. Pîrin sana ne dedi diye sorulsa şu cevap verilmelidir: Dur hizmetle, otur uzletle, söyle edeple, eğer galibe erişesin nâzil ol, eğer nâzile erişesin gâlib ol (eğer galip olursan alçakta ol, eğer alçakta olursan galib ol / olursun.) Kâlib misin, gâlib misin, tâlib misin diye sorulsa şu cevap verilmelidir: Ne kâlibim ne gâlibim, evet tâlibim. Neye talipsin diye sorulsa şu cevap verilmelidir: Evvel şeriata, ikinci tarîkate, üçüncü marifete, dördüncü hakîkâte. Bu dört şey nedir diye sorulsa şu cevap verilmelidir: Şeriat şartımdır, tarikat terkimdir, marifet derdimdir, hakikat merdimdir. Şeriatta, tarikatte, marifette, hakikatte kimlerin oğlusun diye sorulsa şu cevap verilmelidir: Şeraitte Âdem oğluyum, tarikatte yol oğluyum, marifette kemâl / olgunluk oğluyum, atam gök anam yerdir. Başında, elinde, kaşında, gözünde, burnunda, ağzında, kulağında, göğsünde, bileğinde, belinde, dizinde, önünde, ardında neler var diye sorulsa şu cevap verilmelidir: Başımda tac-ı devlet, elimde zaman-ı tâat, kaşımda kalem-i kudret, gözümde nûr-ı velâyet, burnumda bûy-ı cennet / cennet kokusu, ağzımda îmân-ı şahadet, kulağımda pâk-i Muhammed, göğsümde Kur’ân-ı hikmet, elimde dest-i velâyet, belimde kemer-i hidâyet, dizimde dem-i hizmet, ayağımda erkân-ı meşayıh, önümde nasîb, ardımda ecel vardır. Âşık mısın, sâdık mısın, dervîş misin, nerde ikrar verdin, nerde telkin aldın diye sorulsa şu cevap verilmelidir: Erenler meydanında, Pîrim mukabelesinde ikrar verdim. İkrar verdiğin el neredeydi diye sorulsa şu cevap verilmelidir: Elim başımda ve başım rehberim elimde idi. Telkinim ve ahd-i mîsâkım ve biatım Hz. Muhammed Ali’de idi. Kulağım emânet nasîhatte, özüm dârda, yüzüm yerde idi. Diğer: Kimin oğlusun yani kimin müridisin diye sorulsa şu cevap verilmelidir: Hz. Muhammed Ali oğluyum ve müridiyim, hadis-i şerîfte buyurulmuştur: İnsan benzediği kavimdendir. Tarikatin bünyadı / temeli / esası kaçtır diye sorulsa şu cevap verilmelidir: Altıdır, evveli tövbe, ikinci teslim olmak, üçüncü pâk olmak, bâtını mâmur olmak, beşinci kanaat, altıncı uzlettir. Tarikatin ahkamı kaçtır diye sorulsa şu cevap verilmelidir: Altıdır, evveli mârifet, ikinci cömertlik, üçüncü bağlanmak, dördüncü sıdk, beşinci tefekkür, altıncı tevekküldür. Tarikatin erkânı kaçtır diye sorulsa şu cevap verilmelidir: Altıdır, evveli ilimdir, ikinci sabırdır, üçüncü kanattır, dördüncü rızadır, beşinci tefekkürdür, tevekkül-i ihlastır. Tarikat babları kaçtır diye sorulsa şu cevap verilmelidir: Altıdır, evveli hayırdır, ikinci zikirdir, üçüncü terk-i arzudur, dördüncü terk-i hevâdır, beşinci korkudur, altıncı şevktir. Pîr denilen bir kişiye bu nesneler sorulduğunda bilirse ona pîr demek uygundur, bilemezse uygun değildir, ona tövbe vermek reva değildir, sonra bütün pîrler dâvâcı olurlar. Bu erkânları bilmeyen cana pîrlik ve dervîşlik bühtandır / iftiradır.”